Pandemi’den Sonra.. Deprem’den Önce..
Yakın geçende yaşadığım küçük bir trafik kazası, dönüp iç dünyamda sorgulamalara itti kendimi. Sorgulamaların, hızlı ve detaylı ilerleyişi için de uzun süre eşimin ‘tatlı’ ısrarına karşın yüklemeyi reddettiğim bir oyun uygulaması ile oldu. Yeri geldiğinde sakin, yeri geldiğinde hareketli ve çözümlerden çözümlere koşan bir içerikteki oyunla gereğinden fazla ilgilenir oldum. Bu beklenmedik ilgimin benim için de şaşkınlık yarattığını belirtmek isterim.
İkilemlerin ve algı ile olguların arasındaki bağın sonsuzluğa doğru uzayarak koptuğu bu zamanlarda, kendimle kalmak ile dışa dünyayı gözlemlemek arasında kalıyorum. Neşelerim dalganımlı, mutsuzluk ayaküstü uğrayıp gelen ardından da çekip bir misafir, anlayışlısından.
Başkalarının hayatından, kendi hayatıma dökülen salkımların döktüğü kadar heyecanlanıyorum. An geliyor, tüm dünya çok kalabalık, kendi varlığım bile onlarca parçadan mutedil ve veçheye haiz değil. An geliyor, en yalnız benim. Olabildiğine bir başıma, kendimle, sesim ve sessizliğimle.
İfade edemiyor olmanın, konuşamamanın, mutluluğun, anlamanın, anlatmanın ve diğer tüm şeylerin, karşılığı olabilmeli. Hayat yolunu bulabilmeli..
Ardından, zincirinden boşalmışcasına geldi deprem. Yıllar ve teknolojinin bir anlam ifade etmediği çaresizlik, anlama ve anlamlandırma isteği. Korku, saplantı, depresif haller, beklenen işler, istenen çareler ve diğerleri..
Ve yaşamın anlamı geldi yeniden üstümüze.. Ne politika ne ekonomi ne de pandemi kaldı. Kalabilmek ve olabilmek yarışında.
Hep denildiği gibi belki:
‘’ Şartlar kendini şartlandırmadan dile gelebilmeli.. ‘’
26.10.2020–05.11.2020