Mon Erisé
Çalışılmaması gereken bir gündü. Yılın nihayetleneceği gün bile hala fazladan kazanılabilecek paranın peşine düşmüş bir ‘’köylü’’ye çalışıyor olmanın ruhsal yorgunluğu bedenine de çöküvermişti. Bildiği ya da bilmediği tüm hislerini uzun süredir gündemine alan ve orada tutan ile kavuşmaya saatler sayar olmuştu.
O gün; 9420 günlük çocuk, 11544 günlük çocuğu mest edecekti. Yakın bir zaman öncesinde, üstelik de çoğu öğle yemeğini de fast-food seçenekleri arasında seçiyor olsa da bunu hiç dillendirmeden, yumuşak, kibar ve kavrayıcı bir tonla :
‘’Bence artık evde de bir şeyler hazırlamalıyız! ‘’ dedi 9420 günlük çocuk. Bunun 11544 günlük çocuğu nasıl mutlu ettiğinin tarifi kelimelerde olamazdı. Benimsemek, kafadaki çökelti bekleyen bulutları dağıtmak, önceki yaşanmışlıkların doldurmuş olduğu duygusal ve fiziksel bagajları boşaltmak vakit alıyordu. Ancak hiçbir bu cümle kadar rahatlatıcı ve bir o kadar da ferahlatıcı olmamıştı. Tıpkı, ‘’ hem sağlıklı, hem de ekonomik ‘’ olur diye de tamamladığında vurgusunu. Devamındaki günler gerçekten de birbirinden keyifli spesiyallerini hazırlamıştı, lezzeti kendinden menkul elleri ile. Dışarıdan hazırlanmış olarak ele tutuşturulan, paketler, kutular vb.lerden daha keyifli bir hal almıştı, marketten tedariği ve evde hazırlanışı..
Birbirlerinin kendinlenlenişi hızlanmıştı. ‘’Sen, bensin. Ben de Sen’sin.’’ diyebilmek daha da kolaylaşıyordu.
9286 günlük bir çocuk olarak 11410 günlük çocuklar iken tanışmışlardı. Yaz zamanlarının tatlı sıcaklığını bira eşliğinde serinletmiş, hızlı, nazik, mutluluğun hafifleticiliği ile anlattıkça, anlatmışlardı birbirlerini, birbirlerine.
Ve güzel maceraları, Illuvatar’ın zamansız salonlarından çıkmışcasına, zamanını sorgulamadan, rakamları önemsemeden, dönümlerini ruhunun içinden çıkarıp ya da yerleştirmişti.
10019 günlük’tü bugün o güzel çocuk, kelimelerinden dökülürken 12143 günlük çocuğun..
İlk gün gibi..
21.08.2020