Demeden
Kendimi arıyordum aslında. Buraya kadar gelmiş olabileceğini hiç tahmin etmemiştim. Ne kadar yalın, ne kadar sade olabilirse o kadardım işte, yaman ve hızlı dünyanızda.
Öncekilerin zamanlarında unuttuklarını toplayıp, derleyerek, aranızda, zamanınızda bir yer açmaya çalışıyordum. Kullanışlı bir parça olmamak adına, çok satılmayacağını bilen fakat kendi içinde bir hikayeyi ve bolca tutarlılığı barındıran bir albüm istiyorum. Tekli olup, unutulmamak için paylaşıyordum hayatımı.
Meğer aranıza karışmış içimdeki ‘ben’, içinizdeki ‘ben’ oluvermiş. Hani derler ya herkes bir yerinden tutup anlatır hikayesini diye. Ben de öyle anlatıvermişim, zaman geçerken. Yine de emin olduğum tek şey, bu emanet bir zaman. Ne sizin, ne ileridekilerin.. Benim diyemeyeceğim kadar eski, sizin diyemeyeceğim kadar yaşlı, onların diyemeyeceğim kadar uzakta.
Uzakların şarkısı gibi de değil. Yanıbaşınızdan geçiveren ezgilerce yaşamak keyfi. Topraklarca su, damlalarca gökyüzü.. Yağmur döngüsü misali deneyimlerimizin, su kadar temiz, yağmur kadar dolu, buhar kadar uçucu olduğuna görmese dahi inandırılmış her bünye kadar özgün, anlatılmayanın içindeki anlaşılanı göremeyecek kadar cahil..
Yakınların da ritmi gibi değil. Sevilen, sözlerin bilinemeyen, anlaşılamayan dillerin ortak duygusu gibi.
Ne çok ve anlamsız konuştum yine. Ben;
kendimi arıyordum aslında. Buraya kadar gelmiş olabileceğini hiç tahmin etmemiştim. Ne kadar yalın, ne kadar sade olabilirse o kadardım işte, yaman ve hızlı dünyanızda. Meğer kaybolmuşum. Söylememişsiniz.
Umut ve korkunun yer değiştirdiği zamanların raylarında akıyormuşum. Uzun, kısa demeden.
Mart 2021