Bir Akşam Yemeği [#Anlarken]

Morten Baris
3 min readMay 3, 2019

--

Sessizliği sadece objelerin bozduğu, buğulu camları ile dışarıdan görüntüsünü netsizleştiren bu mekanda, sevdiğim gömleğim ve pantolonumu giymiş olarak oturuyordum. Turkuaz masa örtüleri, sandalye kıyafetlerini de yine turkuaz renkli zemini ile bütünlüyordu. Tüm seçkin restoranların vazgeçilmezi, çatal-bıçak ordusu yerine sadece çatal, bıçak, kaşık konmuştu.

Tüm bu yorucu detaylardan yorulan bakışlarımı, sağ yanımdaki daha alçak ama yapısı gereği sempatik sandalyeye çevirmiştim. Biraz sonraki konuklarını ağırlayacak olan kişi benden başkasıymış gibi, sık sık etrafımı süzüyordum.

İnsanlar, temel bir ihtiyaçtan daha çok mesai gibi ifa etmişlerdi seçtikleri yemeklerini yemeyi. Konuşmak yasakmışçasına fısıltı kullanıyorlardı ya da bana öyle geliyordu.

Yüreğimin ritmini, bina ile eşitlemeye çalıştığım sırada, kapıdaki uşaklar camlı kapının kanatlarını açtılar. Saçlarını yana yatırmış, küçük konuğum adımını atmıştı mekana. Daha ilk bakışta, yaşının çok üstünde görünen hareketleri ile bedenini yadsıyordu. Birçok resmi yemekte bulunmuş bir edayla buyur etmemi bekledi, sandalyesine kurulmadan. El işaretimin ardından, gözgöze gelmeye çalışarak, yerime yerleştim.

‘’ Pek değişmeyeceğim, demek ki’’ dedi. Gülümseyemedim çok istesem de.

‘’ Ne bekliyordun ki? ‘’ gibi istemsiz bir soru sorabildim.

‘’ Bu aralar kimse ile diyalog kuramıyorum. Etrafımdaki çoğu insan bana ‘farklı’ diyor ‘’

‘’ Geçen zaman bunu azaltacak, meraklanma. Daha fazla sorgulayıp, gereksiz etiketlerinden arınacaksın’’

Rahat bir nefes almıştı veya bana öyle gelmişti. İçimi kulaklarımdan delmeye başlayan bir kahkahayı atmaya başladı. Konuşmanın bile abest olacağı bu mekanda, bu denli bir kahkaha mekanı da, hunharca çalkalamıştı.

‘’ Reşit olsan sana sağlam bir içki ısmarlardım’’ dedim.
Biliyor olsam da, sağlıklı ve zehirsiz yaşam rehberini sesli olarak dinledim bu söylemim üstüne. Omzuna elimi atmak için, elimi kaldırdım ama duraladım. Bunu sevmezdim.

İstemezdim kimsenin bana dokunmasını. Bir amacı olmalıydı dokunuşların. Zamanın içinde çözünürken, temaslarım artmıştı diğer hayatlarla elbet ama bunu ona anlatmalı mıydım?

‘’ Neden bu denli kendinden eminsin? ‘’ sorusunun anlamsızlığı anlayıp, eliyle ağzını kapamıştı.

Bu kez beraber gülümsedik. Beklenmedik bir şekilde yemeklerimizi getiren garson da, nezaketen değil, içten bir gülümseme ile bize katılmıştı.

Tabağımda Brokoli ile tabağında Ispanak’ı dikkat kesilerek inceledim.

‘’ Tadabilir miyim?’’ dedi. Kurulu bir makine düzeneği gibi, tabağımı tabağına boşalttım. Yemeğimizin adı üstünde sesli düşündük:

‘’Ispanaklı Brokoli? ‘’ , ‘’ Brokolili Ispanak? ‘’

Boş bir tabak daha eklendi masaya. Diğer konuğumu geleceğini düşünüp, garsondan ceketimi istedim.

Vestiyere işaret edilip getirilişine dek izledim. Ceketimi giydirirken tekrar gülümsedik karşılıklı garsonla. Görkemli koyu halıyı geçip, camlı kapıya bir metre kadar kala durdum.

Durduğum anda, bedenimin içi su dolu gibi bir dalgalanım yaptı. Bunun karşısında titrememe engel olamadım. Dönüp arkama baktım. Konuğum şekerli ve gazlı içeceğini keyifle yudumluyordu.

Eliyle ‘gel devam edelim’ anlamında işaret etti.

‘’Sen devam et, lütfen’’ dedim, ancak sesim çıkmadı, dudaklarımdan okuyup, anlamış olacak ki, yemeye devam etti. Sıska sayılmayacak olsa da, zayıf bedeniyle uyuşmayan bir iştahla çatalını daldırıp çıkarıyordu, isminde uzlaşamadığımız yemeğimize.

Kapının açılmasını buyurdum. Kanatları ardına kadar özenle açıldı iki görevlisi tarafından fakat ortada kimse yoktu.

‘’ Nasıl biriydi? ‘’ diye gereksiz bir soruyu yönelteceğim kişiyi seçemedim.

Düşünceli ve düğmeleri açık ceketimle yanına döndüm, ilk ergen dönemlerini yaşayan konuğum yanına.

Tabağın bana ait kalan tarafına dokunmamıştı. Başını okşadım ve alnından öptüm. Elini göğsüme dayayıp, oradan da yanağıma koydu ve diğer yanağımı öptü.

İkinci kez kahkahalarımızla salladık mekanı…

Ceketimin cebinden, deri kaplı ajandamı ve gümüşi kalemimi çıkarıp notumu düşmeye başladım. Küçük konuğum ‘’ Ne yazıyorsun?’’ diye sordu.

Cevapladım:

‘’Çocukluğumu uyandırdım ve çağırdım Gençliğimle tanıştırmaya,
Yaşlılık geç kaldı
‘’

6 Ocak 2009 - 3 Mart 2010
(Mortenλoγia di Balsie ‘den alıntılanmıştır.)

--

--

Morten Baris
Morten Baris

Written by Morten Baris

Dünya'da var olan bir birey — An individual who exists in the World — אדם שקיים בעולם

No responses yet